Türkiye’nin diplomasi ve güvenlik denklemi 2023’te nasıl değişti?
12 mins read

Türkiye’nin diplomasi ve güvenlik denklemi 2023’te nasıl değişti?

Türkiye’de dış politika gündemini yeni yılda en çok meşgul edecek konular, Ukrayna-Rusya ve İsrail-Hamas savaşlarının yarattığı siyasi ve jeostratejik belirsizlikler olacak.

İsrail’e en sert tepkiyi veren, başta ABD olmak üzere Batı’yı “katliamlara karşı sessiz kalmakla” suçlayan Türkiye açısından Gazze’de ateşkesin bir an önce sağlanması ve İsrail-Filistin sorunuyla ilgili olarak iki devletli çözüm yönünde adım atılması öncelikler arasında olacak.

Türkiye-Batı ilişkilerinin yönünü ise İsveç’in NATO üyeliğinin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda onaylanması ve ABD’nin F-16 savaş uçaklarının satışı konusunda ne zaman adım atacağının belli olması belirleyecek.

Hamas’ın İsrail’de 7 Ekim 2023’te düzenlediği saldırılarda 1200’den fazla kişi hayatını kaybetti, 200’den fazla kişi de rehin alındı. Rehinelerden bazıları İsrail cezaevlerindeki bazı Filistinli tutsaklarla birlikte serbest bırakıldı. İsrail-Hamas savaşı ise 2023’ün diplomasi ve güvenlik gündeminin tamamen değişmesine neden oldu.

İsrail’in “Hamas’ı yok etme” amacıyla başlattığı askeri operasyon ve bunun küresel ve bölgesel yansımaları, Ukrayna’da Rusya’nın 24 Şubat 2022’de ülkeyi işgal girişimiyle başlayan savaşı da en azından 2023’ün son aylarında gölgede bıraktı.

İki savaşın 2024’te de Türkiye ve dünya diplomasisinin başlıca gündem maddesi olması öngörülüyor.

Yeni yılda şu başlıklarda yaşanacak gelişmeler yol gösterici olacak:

Türkiye, Filistin’e garantör olabilecek mi?

Türkiye, İsrail-Hamas savaşının başlamasının ardından ilk birkaç gün taraflara itidal tavsiyesinde bulundu ancak İsrail’in saldırılarının yoğunlaşmasıyla birlikte Binyamin Netanyahu yönetimini çok sert dille eleştirmeye başladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’i “soykırımla” suçladı ve İsrail Başbakanı Netanyahu’yu, 2. Dünya Savaşı’nda yaklaşık 6 milyon Yahudinin ölümünden sorumlu olan Nazi Almanyası’nın lideri Adolf Hitler’e benzetti. Erdoğan’ın Hamas için “terörist değil siyasi bir örgüt” demesi, Batı tarafından sıkça eleştirildi.

Siyasi düzlemde bu söylemler gündemi oluştururken Türk diplomasisi, Gazze’de çatışmaların bir an önce son bulması, kalıcı ateşkes ve barışa giden yolun açılması için çalışmalarını sıklaştırdı. Mayıs seçimlerinin ardından göreve gelen yeni Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği ile ateşkes için yoğun diplomatik faaliyetlerde bulundu. Fidan, Türkiye’nin geliştirdiği “garantörlük” modelini, İsrail-Filistin sorununun taraflarına ve önde gelen uluslararası güçlere sundu.

Ancak Türkiye’nin bu süreçte hem İsrail hem de Batı’yı karşısına alması ve sert söylemleri, olası bir barış sürecinde etkin bir arabulucu ya da kolaylaştırıcı olmasının önündeki engeller arasında görülüyor. Türkiye’de 31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimler öncesi özellikle iktidarın Gazze konusunu iç siyasette kullanma olasılığının, Türk diplomasisinin garantörlük ve diğer önerileri açısından işini güçlendirecek bir unsur olacağı kaydediliyor.

Ukrayna cephesinde değişiklik beklenmiyor

Türk diplomatik kaynaklar, 2024 boyunca Ukrayna ile Rusya arasında süren savaşın seyrinde büyük bir değişiklik olmasını beklemiyor. Ukrayna’nın Batı’nın tüm desteğine rağmen çok az bir toprak parçasını geri alabildiğini, Rusya’nın da hem askeri hem ekonomik sorunlar nedeniyle istediği ivmeyi yaratamadığını öngören kaynaklar, ABD’de 5 Kasım 2024’te yapılacak başkanlık seçimlerine kadar sürecin bu şekilde devamını öngörüyor.

Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunan, Kiev yönetimine gelişmiş Bayraktar İHA’larını vererek destek sağlayan Ankara, Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy’nin Temmuz 2023’te gerçekleşen ziyareti sırasında başta savunma sanayi olmak üzere birçok alanda işbirliği kapılarını da açtı. Erdoğan, Türkiye’nin Ukrayna’nın olası NATO üyeliğine de destek verdiğini açıkladı.

Türkiye ile Ukrayna arasında gerçekleşen bu temaslardan 10 gün sonra Rusya, 2022’de Türkiye ve Birleşmiş Milletler’in inisiyatifiyle başlatılan tahıl koridoru girşimini uzatmayacağını ilan etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Fidan’ın tüm girişimlerine rağmen Kremlin kararından dönmedi ve Ankara’nın savaşın başlamasından bu yana elde ettiği en önemli diplomatik kazanımı sonlandırmış oldu.

Ankara-Moskova ilişkileri açısından 2023’te öne çıkan unsurların başında Türkiye’deki muhalefet partilerinin Rusya’nın Mayıs seçimlerine iktidar lehine müdahale ettiği iddiaları oldu. Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medyada düzenlenen bazı kampanyaların arkasında Rusya olduğunu öne sürdü. Rusya iddiaları reddetti.

İsveç NATO için onay bekliyor

2023’ün son gelişmelerinden biri TBMM Dışişleri Komisyonu’nun İsveç’in NATO’ya katılım protokolünü onaylaması oldu. Sürecin tamamlanması ise 2024’e kaldı. TBMM’nin yeni yıl tatilinden 16 Ocak’ta dönmesi bekleniyor ancak protokolün Meclis Genel Kurulu’na ne zaman geleceği henüz bilinmiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden’ın 15 Aralık’ta gerçekleştirdikleri telefon konuşmasında, İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanması ve ABD’nin Türkiye’ye 40 yeni F-16 savaş uçağı satması birlikte ele alınmıştı. Biden’ın F-16 satışı konusunda Beyaz Saray yönetiminin tam destek verdiğini, İsveç konusunda adım atılması durumunda bu yönde harekete geçileceğini Erdoğan’a ilettiği kaydediliyor.

2024’te İsveç ve F-16 satışı konularının Türkiye’nin ABD ve Batı ile ilişkilerinde önemli bir başlık olması öngörülüyor. 9-11 Temmuz günlerinde Washington’da kuruluşunun 75. yılını kutlayacak olan NATO açısından ittifak içinde birliğin ve dayanışmanın bozulmaması, Finlandiya’dan sonra İsveç’in de tam üye olarak katılımının sağlanması Rusya’ya verilecek önemli ve caydırıcı bir mesaj olarak görülüyor.

AB ile süreç 2024’te muğlak

2023’te Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri açısından en önemli gelişme, birliğin yürütme organı olan Avrupa Komisyonu’nun 29 Kasım’da açıkladığı “Borrell raporu” oldu. AB’nin dış politika ve güvenlikten sorumlu yüksek temsilcisi Josep Borrell’in açıkladığı rapor, Ankara-Brüksel ilişkilerinin geleceği için gümrük birliğinin güncellenmesi, vize kolaylığında önemli tavsiyeleri içermesi ve 2019’da alınan bazı yaptırımların ortadan kaldırılması açısından önem taşıyordu. Ancak rapor, AB Konseyi’nin 14-15 Aralık’taki liderler zirvesinin gündemine alınmadı. Zirve sonunda yayımlanan sonuç bildirisinde raporun ilerde bir konsey toplantısında ele alınacağı kaydedildi.

AB’nin Türkiye tartışmasını ileri bir tarihe ertelemesinin nedenleri arasında aynı zirvede AB bütçesi ile Ukrayna ve Moldova ile katılım müzakerelerinin başlatılması tartışmalarının ağırlık kazanması yer aldı. Bununla beraber Türkiye’nin İsveç’in NATO katılım onayını vermemesi, Rusya’ya uygulanan yaptırımların delinmemesi için daha etkin önlemler almaması ve Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik müzakere sürecine yeşil ışık yakmamış olması da AB liderlerini bu kararı almaya itti.

31 Mart 2024’te Türkiye’de yerel seçimlerin, 6-9 Haziran’da Avrupa Parlamentosu seçimlerinin yapılacak olması ve mevcut Avrupa Komisyonu’nun sonbaharda görevi bırakacak olması, Ankara-Brüksel ilişkilerinde 2024’te yaşanabilecek gelişmeleri sınırlandıracak etkenler olarak değerlendiriliyor.

Kavala davası 2024’te de gündem

Türkiye’nin Avrupa ile ilişkilerinde son yıllarda öne çıkan diğer bir konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği bazı kararların Türk yargısı tarafından uygulanmaması. Bunların başında 2017’den bu yana tutuklu olan iş insanı Osman Kavala’nın davası geliyor.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’nin AİHM kararını uygulamayıp Kavala’yı serbest bırakmaması nedeniyle 2022’de ihlal prosedürü başlatmış ancak 2023 seçimlerini gözeterek olası bir yaptırım kararını ertelemişti. Komite, Aralık ayında yaptığı son toplantı daçağrısını yinelemiş ve Mart ayındaki toplantıda konunun yeniden ele alınacağını kaydetmişti.

Türkiye’ye yaptırım konusunda Avrupa Konseyi’nin AB üyesi ülkeleri arasında görüş alışverişinin sürdüğü, nasıl bir karar alınacağının 2024’te belirleneceği belirtiliyor.

6 Şubat 2023’te meydana gelen ve 50 binden fazla kişinin hayatını kaybetmesine neden olan Kahramanmaraş merkezli depremler, Türkiye’nin özellikle sorunlu yakın ve uzak komşularıyla ilişkilerinde yaşanan normalleşme süreçlerini olumlu etkiledi. Yunanistan ve Mısır’dan Türkiye’ye yapılan yardımlar ve üst düzey ziyaretler, her iki ülkeyle yumuşama sürecine katkıda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, ülkelerindeki seçimleri kazandıktan sonra temaslarını artırdılar. Erdoğan’ın 7 Aralık’ta Atina ziyareti sırasında iyi komşuluk ve dostluk amaçlı Atina Bildirgesi’ne imza atan liderler, “tarihi” olarak nitelendirdikleri bu süreci bozmadan ilerletme kararlılığını dile getirdiler.

Mısır ile 7 Ekim’de başlayan İsrail-Hamas savaşı kapsamında daha da yakınlaşan Türkiye, 2024’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olası Kahire ziyaretine de hazırlanıyor. Erdoğan, 2013’te askeri darbeyle göreve gelen Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ile yıllarca hiçbir platformda bir araya gelmemiş, iki lider 2022 sonunda Katar’daki Dünya Kupası’nın açılış töreni sırasında görüşmüştü.

Bu gelişmelerin aksine Rusya’nın arabuluculuğunda başlatılan Türkiye-Suriye diyaloğunda bir ilerleme sağlanamadı. 2023’ün ilk 6 ayında taraflar arasında yapılan temaslarda, Şam yönetiminin Suriye topraklarındaki Türk askerlerinin çekilmesini ön koşul haline getirmesi, Türkiye’nin ise “terör tehdidi” nedeniyle bunu yapmayacağını açıklaması normalleşme sürecini engelledi.

Türkiye’nin Ermenistan ile normalleşme sürecinde de somut bir ilerleme olmadı. Türkiye, Ermenistan-Azerbaycan arasında kalıcı barış sağlandıktan sonra Erivan ile diplomatik ilişkileri tesis etmeyi planlıyor. Türkiye’nin ve uluslararası toplumun beklentisi, 2024’te Azerbaycan ve Ermenistan arasında barışı antlaşması imzalanması.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir